Saturday, January 28, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 7

Beklenen kapıda

Şehir başkanınına vampiri yok ettiklerini kanıtladıktan sonra kendilerine nehir kenarında güzel bir ev ve para ödülü verildi. Ayrıca Ali, Mustafa ve Q’ya iş de verildi ve çok popüler kişiler oldular. Bütün gazetelerde, bütün ülkelerde adları geçiyordu.
Bir gün grup evde konuşuyordu.

Ali:
- Espri duymak isteyen?
Ali dışındaki herkes:
- Hayır!
Yücel:
- Biliyor musunuz?
Müzeyyen hemen Yücel’in lafına karıştı:
- Gazetede okudum. -Q tercüme etti-. Ölüm olayları devam ediyor. Ama biz vampiri öldürdük ki.
Mustafa:
- Gazeteyi ben de okudum. -Q tercüme etti- Başka birinden kuşkulanılıyormuş.
Yücel Ali’nin sırtına vurarak:
- Sence başka bir espriniz var mı bana anlatacak?
Ali sırıtarak:
- Elbette var.
Yücel:
- O zaman bana dışarıda anlat” diyerek ikisi de dışarı koştu. Gül:
- Bunun nesi var?
Mustafa sadece o odada duyulacak seste:
- Sadece eski öğretmeni Osman beyi özlüyor.
Bir saat sonra Yücel ve Ali eve döndü. Yücel geldiğinde Jack ve Lapacı’nın evin arka tarafındaki nehre yanaşmış gemilerini gördü. Kapı çalındı. Ali kapıyı açtı. Yücel:
- Kimmiş?
Kapıyı çalan kişi içeri girdi. Yücel heyecanla:
- Öğretmenim! Bizi nasıl buldunuz?
Osman bey:
- Gazetelerde sizin adınız geçiyor. Ben de böyle buldum. Sizin gruba katılmak istiyorum. Katılabilir miyim?
Mustafa şaşkınlık içinde:
- Tabii ki.
Üç gün sonra Osman bey eşyalarını grubun evine taşıdı. Bir gün Osman bey Yücel’e:
- Kardeşin nerede?
Yücel:
- Şey, vampir avına çıktığımızda, onu çiftliğe göndermiştim.
Osman bey:
- Niye?
Yücel hızla:
- Tehlikeli olur diye.
Ali koşarak Mustafa ve Osman beyin olduğu odaya girerek:
- Perdeleri açın! Kar yağıyor!
Mustafa perdeleri açtı. Gerçekten de tipi yağıyordu.

Arabada bulunan çizgi roman

Bu sırada Yücel kitabın içine gizlediği çizgi romanını okuyordu. Mustafa başka bir odadan:
- Biraz gezintiye çıkacağız.
Herkes toparlanıp Carso’dan aldıkları arabayla yola çıktılar. Yollar dışında her yer bembeyazdı. Yücel gizlice okuduğu çizgi romanını çebine tıktı. Ali, Mustafa’ya:
- Jack, Lapacı, Q ve Müzeyyen nerede?
Mustafa yanıt olarak:
- Onlar gemiyle gelecek.
Ali:
- Nasıl?
Mustafa neredeyse dikkatsizliği yüzünden bir ağaca çarpacakken:
- Ayy, şey bir şekilde gelecek.
İki saat sonra birlikte limanda buluştular. Osman bey çok yavaş şekilde gemiden inerken:
- Buranın neresi olduğunu biliyor musunuz?
Ali:
- Hayır.
Osman bey durarak:
- Eve kadar sabredin.
Eve döndüklerinde Yücel bile, çizgi romanını arabada içine sakladığı kitaptan düşürmüş olarak unutmuştu. Eve doğru yürüdü. Ali ve Gül hızla onu geçip eve doğru yürüdüler. Yücel kar yığınına baktı. Düşünceli bakışlar attı. Daha sonra pencerede etrafa gülücükler dağıtan Lapacı’ya baktı. Lapacı onu fark edince sırıttı. Bir dakika sonra perdeleri kapadı. Yücel arka kapıdan içeri girdi. İçeri girdiğinde Osman bey şehrin nasıl bir yer olduğunu anlatmaya başlamıştı. Osman bey:
- Bu şehrin adı New York’tur. Bu şehrin özel bir anıtı vardır. Adı Özgürlük Anıtı. Bayağı büyük bir şehirdir. Siz sadece ufak bir kısmını gördünüz. Daha kocaman yerleri var. Genellikle ara sokaklar az bulunur. Bunun nedeni şehrin çok kalabalık olmasıdır. Sizin gezdiğiniz yerlerde normalde çok bina vardır. Ekonomileri düşünce herkes dükkan yapmak ve şehre taşınmak zorunda kalmıştır. Şehirde gökdelenler, apartmanlar, fabrikalar, parklar, lunapark alanları, akademiler, okullar, bilim merkezleri, toplantı salonları, müzeler, yemek alanları, süper market, şirketler, liseler gibi şeyler var. Ayrıca bu şehrin bir de evlerin bulunduğu yeri var. Bilmem ne parkı işte. Bu şehirde aynı zamanda Oscorp adında bir fabrika var. Şehrin kötü yanları da var. Bunlar, aranan hırsız kralı, kaçakçılar, Ice Man, sokak serserileri, korkunç altılı, süper kötüler ve hep kuşkulanılan Spıde-man.
İki gün sonra tekrar kar yağmaya başlamıştı. Mustafa buz tutmasın diye arabasını evin önünden garajına almak için gittiğinde posta kutusunun kolununu havaya çekilmiş olduğunu gördü. Hemen posta kutusundan iki mektup çıkardı. Birisi faturaydı. Diğeri ise Şen’den gelmişti. Mustafa mektupları evin mutfağına bıraktı. Arabanın kapısını açtığında içerde bir çizgi roman ve Yücel'in içine sakladığı kitabı gördü. Mustafa hemen her şeyi anladı çizgi romanı ve kitabı cebine koydu. Arabayı garaja soktu. Daha sonra eve girdi. Evde bir tek Gül ve Müzeyyen vardı. Müzeyyen uyuyordu. Gül de televizyon izliyordu. Mustafa Gül’e:
- Diğerleri nerede?
Gül televizyonun sesini kısarak:
- Jack ve Lapacı her zamanki gibi gemideler. Q ve Osman hoca dışındakiler kartopu savaşı yapıyorlar. Q ve Osman hoca da şehre yürüyüş yapıyorlar.
Mustafa:
- Peki kartopu savaşını nerede yapıyorlar?
Gül gözlerini fal taşı gibi açarak:
- Nehir kenarındaki eski limanda.
Mustafa:
- Teşekkürler, diyerek koşarak gitti.
Gül arkasından:
- Bir şey değil.
Mustafa eski limana doğru hızla koşuyordu. Eski limana vardığında normalden daha sessizdi. İçeri doğru dikkatlice yürüdü. Yanından çok hızlı bir şekilde beyaz bir şey geçti. Mustafa etrafına bakındı. Hiç kimse yok. Daha sonra birisinin yürüdüğünü duydu. Yanındaki yıkık duvarın öbür tarafına baktı. Bir sürü kar topu ve ayak izleri vardı. Mustafa kar toplarına doğru yürüdü. Aniden iki tane kar topu ona vurdu. Hemen kar topunun geldiği yere baktı. Kar topunu atan kişi Ali idi. Mustafa:
- Ali!
Arkadan bir kar topu gelip Ali’yi isabet etti. Arkadan Yücel:
- Ha, ha, haa.
Mustafa kızgınlıkla:
- Ali! Şu savaşınızı bitirin ve hemen eve dönün. Ayrıca Yücel seninle özel olarak konuşacağız.
Evde Mustafa Yücel’e çizgi romanını ve kitap kabını gösterdiğinde Yücel ona:
- Oops.
Mustafa:
- Bunu diğerlerine göstereceğim.
Ve gösterdi de. Sonra Q’ya faturayı okuttu. Q:
- 579 milyon 350 bin. Ben şu fatura parasını alıyım diğerlerinden, diyerek odadan çıktı. Mustafa Şen’in gönderdiği mektuba baktı. Mektupta şunlar yazıyordu:

Sevgili dostlarım.

Sizi kutlarım. Vampiri öldürmüşsünüz. Ben de vampir avcısı olmak isterdim. Ama tehlikeli bir iş. O yüzden yapamadım. Burası çok harika bir yer. Çiftçilik tam benim işimmiş. Beni buraya gönderdiğiniz için minnettarım. Ha son bir şey daha. Mavi Taş bir grup güçlü vampir tarafından aranıyormuş. O yüzden dikkatli olun.

Şen

Mustafa mektubu üç kez daha okudu. Sonra Q’nun yanına koştu. Ona:
- Q, Mavi Taş bir grup vampir tarafından aranıyor. Bu yüzden dikkatli olmalıyız. Mustafa hemen Şen’e bir mektup yazmaya başladı.
Aynı zamanda Şen’in çalıştığı çiftlikte garip şeyler oluyordu. Mesela yağmur yağarken birden Güneş çıkıyordu. Şen ve patronu bu duruma hayret ediyordu. Bir gün Şen toprağı gübrelerken tekrar yağmur yağmaya başladı. Ve hemen bir mektup yazmaya başladı.
Aradan on gün geçti ve Şen’den bir mektup geldi.

(Devam edecek)

2 comments:

Anonymous said...

Deniz, her geçen gün biraz daha dikkatli yazıyorsun, kutlarım seni... Türkçe hataları yapmamaya dikkat edersen daha iyi olacak... Ben Amerika'yı böyle bilmiyordum ama enteresan yani... Ne desem ki...

Deniz Kamcez said...

Ne desem ki'nin sonuna soru işareti koyabilirdiniz... Çok acele yazdığım için hataları bazen göremiyorum. Babam da beni cezalandırmak için olduğu gibi koyuyor...