Tuesday, January 24, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 5


Zenginlik önemli değil

Mustafa:
- Q.
Q Mustafa’ya bakarak:
- Efendim.
Mustafa:
-Hiç Süper Adam isimli birini tanıdın mı?
Q Süper Adam’la vampirlere karşı savaşını bildiğini anlamış şekilde:
-Galiba hikayeyi biliyorsun.
Mustafa okyanusa bakarak:
-Evet. Peki vampir hakkında bir şey bildiğin var mı?
Q Mustafa’nın sözünü keserek:
-Süper Adam o büyük adayı incelemeye gideceğini söyledi. Ve geri dönmedi.
Mustafa tekrar Q’ya baktı:
-Ben gerisini biliyorum.
Q merakla:
-Ne oldu?
Mustafa:
-Süper Adam adanın gizli kaynağını buldu. Ama birisi onu öldürdü.
Q bayılacak gibi olmaya başladı. Q:
-Demek öyle ha.
Bu sırada Ali yemek odasında vakit geçiriyordu. Ali bir sandalyeye oturdu. Arkasından Yücel, Gül ve Lapacı geldi. Lapacı yandaki yemek zilini alarak:
-Yemek vakti geldi. ” diyerek yemek zilini çaldı, ve daha sonra mutfağa gitti. Yücel sessizce Ali’ye:
-Şu yemek için sabırsızlanıyorum.
Ali bir şey için sabırsızlanarak:
-Tamam, tamam. Benim esprilerimden dinlemek isteyen var mı?
Müzeyyen kızgınlıkla:
-Hayır!
Ali Müzeyyen’den daha kızgınlıkla:
-İyi, tamam.
Daha sonra Q ve Mustafa da geldi. Lapacı bir elinde iki tepsi diğer elinde de iki tepsi ile geldi. Arkasından Jack geldi. Yerine oturdu.
Ve sonra hep birlikte yemeğe başladılar. Jack:
-Vallaha zengin olmak çok önemli.
Mustafa sofradaki balıktan bir lokma aldıktan sonra:
-Önemli olan zengin olmak değil ki. Yeter ki, şerefli, iyi kalpli ve dürüst ol. Asıl zenginlik budur.
Ali:
-Bence de şerefli, iyi kalpli ve dürüst olmak asıl zenginliktir.
Jack bir mendili ağzına sürterek:
-Bunlar benim ilgimi çekmez ki. Sen sözünü tut ilkönce.
Mustafa Jack’e verdiği sözü hatırladı. Mustafa:
-Tamam o zaman hazine avcılığına çıksak iyi olur.
Jack:
-Adaya az kaldı.
Yücel heyecanla:
-Ne yani, hazine avcılığına mı çıkıyoruz?
Mustafa başını sallayarak:
-Evet.
Yücel çok büyük bir sevinçle:
-Çok güzel!
Ali bunu düşünmeye başladı.
Yemek bittikten sonra Mustafa odasına gitti. Yatağına yattı. Aradan bir saat geçmişti. Herkes odalarındaydı. Kimisi oyun oynuyor, kimisi eşyalarını karıştırıyor, kimisi de kitap okuyordu.
Bu sırada Şen Yücel’in odasına girdi. Şen:
-Ee Yücel hala çizgi romanını bitiremedin mi?
Yücel kızgınlıkla:
-Bu konuyu açmayalım.
Şen kıkırdayarak:
-Tamam.

Hazine avcılığı

Saat 17:01. Mustafa güvertede sanki bir şeyini arıyormuş gibi etrafına bakıyordu. Arkasından Jack ona:
-Ne arıyorsun?
Mustafa karşılık olarak:
-Bizim arabamızı arıyorum.
Jack:
-Gel benimle. ” diyerek geminin arka tarafına gitti.
Mustafa da onun peşinden koştu. Jack geminin arka tarafına bağlı olan halatın ucuna gösterdi. Mustafa:
-Hımm.
Bu sırada yağmur bastırmıştı. Yağmurda ufak bir ses vardı. Şöyle diyordu:
-Benim bölgeme girmeye nasıl cüret edersiniz. Sizi batıracağım.
Saat 20:52’de dolu yağmaya başladı. Mustafa uyumaya çalışıyordu. Ama uyuyamıyordu. Yağmur o kadar gürültülüydü ki Mustafa’yı uyutmuyordu. Aynı durum Şen ve Ali’de de vardı. Ali kamarasından dışarıdaki yağmuru izliyordu. Aradan iki saat geçti. Şen dayanamayıp paltosunu giydi. Üstünü sıkıca giyinip kamarasından çıkıp güverteye gitti. Güverteye geldiğinde pata küte düşen yağmur damlalarını gördü. Bu sırada Jack odasında haritaya bakıyordu. Kendi kendine:
-Galiba Bermuda Şeytan Üçgeni’nin içine girmiş olmalıyız.
Jack bir an düşündü. Sonra:
-Lapacı!Ali!Q!
Lapacı hemen kaptanın odasına girdi:
-Ne oldu, efendim?
Jack:
-Şu anda Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeyiz.
Lapacı:
-Ben diğerlerine haber vereyim. ” deyip çıktı.
Lapacı kamaraların olduğu yerin kapısına geldiğinde Şen’i gördü:
-Ne yapıyorsun sen burada?
Şen her yeri elektriklenmiş gibi:
-Dışarıya bakmak istedim. Çok sıkılıyordum. Ayrıca uykum yoktu.
Lapacı kapıyı açarak:
-Hadi içeri gir.
Lapacı ve Şen içeri girdiler. Lapacı:
-Herkes uyansın!
Herkes kamarasından çıktı. Yücel uykulu uykulu:
-Ne oldu?
Lapacı ciddi şekilde:
-Bermuda Şeytan Üçgenin’deyiz. Bu yüzden herkes paltolarını sıkıca giysin. Gemiyi fırtınadan kurtarmalıyız.
Herkes üstünü giyindi. Daha sonra dışarı çıktılar. Şen fırtınanın daha şiddetlendiğini gördü. Q ve Yücel geminin yelkeninin halatını tuttu. Geri kalanlar da güvertenin yanlarına dağıldı. Güvertenin her iki tarafı su güverteye zarar vermesin diye un çuvallarından siper yapmaya başladılar. Ali Mustafa’ya:
-Çok şiddetli!Çabuk yere eğilin!
Mustafa şaşırmış şekilde:
-Ne diyorsun, anlamıyorum!
Mustafa daha sözünü bitiremeden dalga onu geri itmişti. Mustafa ayağa kalktı. Eli çok fazla acıyordu. Sanki eline iğneler batıyormuş gibiydi. Q:
-Hemen eğilin!
Herkes eğildi. İkinci dalga güvertenin ortasına delik açmıştı. Mustafa hemen siperin oraya gitti. Şen:
-Bu hortum mu, yoksa su mu?
Ali korkmuş bir şekilde:
-Galiba hortum.
Mustafa:
-Hemen buraya gelin.
Q ve Yücel dışındakiler siperi tutmaya başladı. Üçüncü dalga geldi. Şen ve Müzeyyen kendilerini yerde buldular. Birden bir yıldırım gümbürtüyle yelkeni kırdı. Q ve Yücel sıkıca halatı tuttu. Şen ve Müzeyyen ayağa kalkıp siperin oraya gitti. İki tane dalga iki yandan herkesi değişik yerlere savurmuştu. Ali ellerini ve ayaklarını hissetmiyordu. Şen yukarda bir şey gördü. Lapacı:
-Hortum geliyor.
Herkes soluğunu tuttu. Mustafa gözlerini kapadı.
Uyandığında kendisini yatakta gördü. Hemen yataktan kalkıp Şen’in odasına koştu. Bomboştu. Daha sonra güverteye çıktı. Ali, Yücel ve Jack ordaydı. Güverte neredeyse ikiye bölünmüştü. Ali Mustafa’yı görünce:
-Aaa uyandın demek.
Mustafa:
-Niye?Bir şey mi oldu?
Ali kaygılı şekilde:
-Evet. Geminin alt kısmında kalan bir kaç kişi var.
Mustafa telaşla:
-Yoksa Şen?
Ali:
-Merak etme geminin alt kısmına inen bir yol bulduk.
Mustafa:
-Nerede?
Ali parmağıyla suyun içini göstererek:
-Altta bir kapı var. Kapıyı açmadıkları sürece tehlike yok.
Jack elini zemine deydirerek:
-Bu tahta zarar görmüş. Bunu kırıp içeri girebiliriz.
Yücel yumruğunu sıkarak:
-Ben hallederim.
Yücel tahtaya sertçe bir yumruk attı. Ali ve Mustafa Yücel’in açtığı deliğin içinden içeri girdiler. Mustafa etrafına bakındı. Ali yüzünü buruşturarak:
-Burada iğrenç bir koku var.
Mustafa:
-Ben de fark ettim.
Ali yıkık tahtaları kenara atmaya başladı. Mustafa yanındaki kutulara dokundu. Kutular aniden parçalandı. Ali gülerek:
-Galiba bir şey buldum.
Mustafa hemen yanına koştu. Ali tahtaları atmaya devam etti. Sonunda Şen’i buldu. Mustafa Şen’i kaldırıp yukarı gitti. Ali önüne baktı. Daha sonra kendi kendine:
-Burada bir şey var. Yücel bi gelir misin.
Yücel yukardan:
-Tamam.
Yücel geldikten sonra:
-Evet, ne istiyorsun?
Ali şuraya bir yumruk atar mısın?
Yücel heyecanla:
-Zevkle. ” deyip yumruk attı. Yücel’in yumruk attığı yerden Q çıktı. Q:
-Teşekkürler.
Ali:
-Bir şey değil.
İki gün içinde yeni bir şey olmadı. Daha sonra gemiyi tamir etmeye başladılar. Bir gün Ali, Mustafa ve Lapacı’yla geminin güvertesini tamir ederken Ali:
-Bu iş için az malzememiz var.
Lapacı:
-Merak etmeyin. Market gemisi birkaç saat içinde buraya gelir.
Mustafa merakla:
-Market gemisi ne?
Lapacı elindeki çekici çakmaya devam ederek:
-İşte normal market. Pek çok şeyin satıldığı gemi.
Ali eline bir çivi alarak:
-Ben anladım. Yani normal marketler gibi.
Lapacı Ali’ye bakarak:
-Tek farkı yüzüyor olması.
Mustafa ter içinde:
-Güzel. Ben diğerlerine bakacağım. ” deyip kamaraların olduğu yere gitti. İçeri girdiğinde Yücel yukarıdaki deliği kapatıyordu. Mustafa:
-Diğerleri nasıl iyiler mi?
Yücel:
-Pek fena sayılmazlar.
Mustafa sakin, sakin kendi odasına gidip pencereden baktı. Uzakta büyük bir şey gemiye doğru yaklaşıyordu. Lapacı güverteden heyecanla:
-Market gemisi geliyor!Market gemisi geliyor!
Mustafa pencereden güverteye baktı. Ali hala gemiyi tamir ediyordu. Jack cüzdanını karıştırıyordu. Lapacı da zıplıyordu. Tam o sırada da Q ve Müzeyyen güverteye çıktı. Mustafa pencereden bakmayı kesip, güverteye gitti. Bu sırada Jack market gemisine buraya gel işareti yaptı. Q Lapacı’yla konuşmaya başladı:
-Ne oluyor burada?
Lapacı zıplamasını durdurarak:
-Alışveriş yapacağız.
Q şaşkın, şaşkın gemiye yaklaşan market gemisine baktı. Jack:
-Buna ticaret gemisi de denir.
Müzeyyen sevinerek:
-Harika!
Mustafa da güverteye çıkmıştı. Koskocaman bir gemi yıkık gemiye kapısını açtı. Daha sonra içeriye Jack, Ali, Müzeyyen, Q ve Mustafa girdi. Silahlar, malzemeler ve yiyecekler aldılar. Bir saat süren alışverişten sonra çıktılar. Ticaret gemisi de kapısını kapayıp gitti. Bir ay içinde gemiyi tamir ettiler.
Ve bir gün saat 18:30’da yemekte Jack:
-Artık hazine avcılığına çıkabiliriz. Tahminlerime göre yarın akşamleyin varmış olacağız.
Ve o akşam Mustafa Ali’nin odasına gitti. Kapıyı tıklattı. İçerden “Gel. ” diye bir ses geldi. Mustafa içeri girdi. Mustafa Ali’ye:
-Gel adayı gösterecem.
Ali karnını tutarak:
-Tamam.
Mustafa:
-Ne oldu?
Ali yeşererek:
-Midem bulanıyor.
Mustafa:
-İstersen bir tuvalete git.
Ali daha da bir yeşererek:
-İyi olur. ” diye tuvalete koştu. Mustafa bakakalmıştı. Birden kötü sözü hatırladı. Ve hemen Q’nun odasına koştu. Mustafa Q’nun odasına girdiğinde Q ona:
-Ne bu acele?
Mustafa:
-Mavi Taş nerede?Çabuk.
Q:
-Yoksa vampir mi geldi?
Mustafa Q’nun çantasını karıştırarak:
-Hayır. Ama Ali kötüleşti.
Q:
-Olamaz.
Mustafa Mavi Taş’ı alıp hemen güverteye çıktı. Yerde kuş cesetleri yatıyordu. Q geldiğinde:
-Olamaz.
Arkadan bir ses:
-Oldu.
Q ve Mustafa arkalarına baktı. Bir yumruk Mustafa’yı yelkenin kenarına fırlattı. Birden Jack ve Bay Ölüm ortaya çıktı ve Jack elindeki kırbacı Q’ya fırlattı. Q kırbacı şakırdatıp vampire doğrulttu. Vampir kırbacı çekip Q’ya yumruk attı. Parlak bir yeşil ışık gözlerinde belirdi. Ve Q’yu havaya fırlattı. Mustafa ayağı kalkıp Mavi Taş’ı gösterdi. Vampir bir anda yok oldu.

Ertesi sabah gemi karaya demir attı. Mustafa, Jack, Ali, Q, Gül ve Yücel adaya ayak bastı. Jack önde giderken:
-Bir çarpı görürseniz haber verin.
Bu sırada Müzeyyen güvertede temizlik yapan Lapacı’yı izliyordu. Şen de kitap okuyordu. Müzeyyen güvertede Lapacı’ya:
-Yardım edeyim mi?
Lapacı:
-Olur.
Adada dolaşan Mustafa, Jack, Ali, Q, Gül ve Yücel sonunda karşılarına bir mağara çıktı. Jack:
-Aklıma gelmişken ejderha çıkabilir.
Yücel:
-Oo heyecanlı olacak.” diyerek eldivenlerini taktı. Birden yeri titreten bir kükreme duyuldu. Herkes silahlarını çıkardı. Mağaranın karanlığından koyu kırmızı ve altın renginde üç baş çıktı. Arkasından bir üç baş daha ve vücudunun geri kalanı çıktı. Ali elindeki tabancayla ejderhanın en solundaki başı vurdu. Tam ortadaki baş alev topu fırlattı. Ali ve Mustafa sıyırıp arkadaki ağacı yaktı. Jack, Gül ve Q ejderhanın önüne çıktılar. Jack işaret ederek:
-Hadi şu ejderhayı öldürelim. Ali elindeki tabancayla ejderhanın gövdesine ateş etmeye başladı. Ejderha:
-Bunu yapmayacaktın.
Yücel hayretle:
-İnanılmaz!Konuşuyor.
Ejderhanın bir başı dilini kırbaç olarak kullanıyordu. Daha sonra Ali’yi rehin aldı diliyle. Yücel yumruk atmayı denedi. Ama ejderha daha önce kuyruğuyla Yücel’i mağaranın girişine attı. Q ve Jack hücuma geçtiler. Jack kılıcı ejderhanın ortadaki başının sağındaki başını kesti. Q da kırbacıyla ortadaki başı boğmaya başladı. Mustafa tüfeğiyle bütün başlarına hedef aldı. Ali:
-Dur!Ejderhanın gövdesinde çarpı işareti var!
Jack kılıcıyla çarpıyı kesti. Kestiği yerden tonla altın fışkırıyordu. O gün 18:30’da yemekte Jack önemli bir şey söyledi. Dedi ki “Sizin grubunuza katılıyorum.” Mustafa da teşekkür etti.


(Devam edecek)

3 comments:

Anonymous said...

Sevgili Deniz,
görüşmeyeli epey oldu (sanırım 5-6 yıl). Bu süre içinde ne kadar da gelişmişsin. Harika bir hayalgücün var (bunu zaten biliyorum ama)şimdi bakıyorum da çok iyi yazar olmuşsun. Hani seni tanımasam bu 12 yaşında bir çocuk değil aslında 22 yaşında bir delikanlı ama numara yapıyor diyeceğim. Yazmaya sakın ara verme aklındakileri hep yazıya dökmeye devam et. Başarıların daim olsun...

Deniz Kamcez said...

teşekkür ederim Şahin ağabey, sana layık olmaya çalışacağım.
Deniz

Ali Işıngör said...

Denizciğim çok güzel bir öykü bu. Devamını bekliyorum...