Monday, January 23, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 1

Başlangıç

Mustafa adında bir adam vardı. Bir gün yürüyüşe çıktı. Derken arkasından onu takip eden garip bir kişi vardı.Adam bir hana girdi.Takip eden kişi de hanın arkasına gitti.Mustafa’nın en iyi arkadaşı Ali ona:
-Dün olanları duydun mu?
Mustafa ise şöyle karşılık verdi:
-Duymadım, ne olmuş?
Ciddi bir şekilde Ali şöyle demiş:
-Dün aynı anda 20 kişi öldü ve 50 bina çöktü!
Mustafa irkilerek:
-Sahi mi?
Ali yine ciddi bir şekilde:
-Bu gece pek uyumasak iyi olur.Hatta kaçsak.Heheeeeee
Mustafa şaka olduğunu sanarak:
-Çok komik, beni gerçekten korkutmayı başardın.
Ali şaşırarak:
-Ben sana şaka yapmıyorum.
Mustafa karşılık vermiş:
-Tabii tabi.
Ali çıldırarak:
-O burada! o burada! işte o! işte o!”, diyerek bir kadını işaret etti. (Daha önceden Ali’nin karısı kaybolmuş ondan.)
Mustafa şaşırarak:
-Galiba çıldırdı.Onu götür Yücel.
Daha sonraki günler yine ölüm olayları oluyordu.Bu yüzden mahallenin muhtarı mahalleyi mühürletme kararı aldı.Bu bütün mahalle halkını etkiledi.Mustafa eşyalarını toplarken kapı çalındı.Kapıyı açtığında Ali’nin katil dediği kadın çıktı.Mustafa:
-Merhaba.
Kadın da merhaba dedi.Bir süre bakıştılar.Adam öyle dalmıştı ki kadının iyi yolculuklar, ben başka bir ülkeye gidicem.Hoşça kal.” dediğini fark etmedi bile.Daha sonra yine kapı çalındı.Mustafa'nın dalgınlığı birden yok oldu.Kapıyı açtığında Ali’yi gördü.”Üzgünüm Mustafa”, dedi.Mustafa Ali’nin özrünü kabul edip içeri girdi.Arkasından da Ali girdi.
Derken gene kapı çalındı.Bu sefer kardeşi ve Yücel çıktı.Yücel’in kardeşi:
-Şey, içeri girebilir miyiz?
Mustafa:
-Evet, dedi.
Daha sonra hoş geldiniz falan filan dediler birbirlerine.Ondan sonra da Yücel sinirli bir şekilde dedi ki:
-Ben bu mahalleyi mühürleme işine sinir oldum.
Ali şöyle cevap verdi:
-Eğer mühürlemezlerse vampir herkesi öldürecek.
Yücel ise:
-Sen de haklısın.
Mustafa:
-Herkes sakin olsun.Başka mahallede ev tutar, iş sahibi oluruz.Mesela, mesela, mesela hep birlikte gidebiliriz.
Yücel’in kardeşi Şen:
-Ben Mustafa’ya katılıyorum.
Ali:
-Kimse benim esprilerim olmadan gidemez.Ben de varım!
Yücel de:
-Ben de varım.
Ertesi sabah yola koyulmuşlar.

Kötü söz

Saat 12:00.Yücel ve Şen terden döküldüğünü belli etmemek için çaba sarf ediyorlardı.Ali garip hareketler yapıyordu.Mustafa ise arkadaşlarını izliyordu.1 saat sonra bir kasabaya varmışlardı.Mustafa:
-Kasabada dinlenelim mi?
Yücel ve Şen:
-Bilmem.
Ali:
-Asıl sen yoruldun mu?
Mustafa:
-Birazcık, azıcık.
Mustafa ve dostları hana girdiler.Ali’nin içi yine garipleşmişti.Ama kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.Yücel ise önüne dev bir tavuk konulduğunu hayal ediyordu.Şen de cebindeki bir iple düğüm yapıyordu.Ali birden tanıdık bir ses duydu.Hanın kapısına baktı.Kapı açıldı.Ve Ali gözlerine inanamadı.Bu karısı Müzeyyen’di.Ali karısının yanına gitti.Müzeyyen:
-Ali seni günlerce aradım.
Ali de büyük bir mutlulukla:
-Seni de çok özledim.
Daha sonra Müzeyyen de gruba katıldı.
Akşam olmadan yola koyulmuşlardı.Ali büyük bir istekle:
-Yatacak bir yer bulsak iyi olur.
Şen ve Yücel:
-Bence de.Çünkü akşam olmaya başladı.
Ali gizlice gülerek:
-Benim esprilerimden dinlemek isteyen var mı?
Ali dışındakiler:
-Hayır!
Ali kızarak:
-İyi, tamam.
Şen:
-Yatacak bir yer buldum.
Yücel merakla:
-Nerde?, nerde?”diye etrafına bakındı.
Şen:
-İşte orda.” diyerek bir meşeyi işaret etti.
Yücel uykusu gelmiş bir şekilde:
-Artık yatalım mı?
Müzeyyen Yücel’i deli sanarak:
-Sen delirdin mi, daha saat kaç?
Ali:
-Sakin ol Müzeyyen.
Müzeyyen kendini sakinleştirmeye çalışarak:
-Tamam, tamam.
Bu sırada Mustafa meşe ağacının yanına gidip uygun olup olmadığını araştırıyordu.Yücel çantasından bir kitap çıkarıp okumaya başladı.Şen ise Yücel’in ne okuduğunu anlamaya çalışıyordu.Mustafa:
-Burası uygun.
Yücel okuduğu kitabı yere bırakarak hemen Mustafa’nın yanına koştu.Şen de Yücel’in kitabını alıp baktı.Aslında kitap değil de çizgi romanmış.Bir kitabın kapağını almış.Şen şüphelenmeye başladı.Mustafa saate baktı.Daha saat 17:35’di.Karnı acıkan var mı?
Yücel karnını ovuşturarak:
-Kurt gibi acıktım.
Mustafa:
-Başka kim var?
Ali kafasını ovuşturarak:
-Birazcık acıktım.
Mustafa gözlerini kısarak:
-Galiba herkes acıktı.
Müzeyyen:
-Ben birazcık yiyecek toplamaya gidiyim.
Şen Yücel’e fısıltıyla:
-Sen neden çizgi roman getirdin?
Yücel etrafına bakınıp fısıltıyla Şen’e:
-Lütfen bunu hiç kimseye söyleme.Lütfen!
Şen:
-Belki de olur.
Yücel kızgınlıkla:
-Ne istiyorsun?
Şen gülerek:
-Bana iyi davranırsan olur.
Yücel patlayacak bir şekilde:
-Tamam olur.
Bu sırada Ali yeni bir espri düşünüyordu.Ve bulmuştu da.Mustafa ise çantasını karıştırıyordu.Şen bir süre Mustafa’ya baktı.Ali Yücel’in yanına gitmişti.Yücel Ali’nin elbisesinden tuttu ve şöyle söyledi:
-Sakın bir espri yapma.
Ali korkarak:
-Yok, yok anlatmayacaktım.
Müzeyyen:
-Yemek geldi.
Yücel hemen Müzeyyen’in yanına koştu.
Aradan 10 saat geçmişti.Gecenin karanlığı grubun tahmin ettiği kadar sessiz değildi.Birden karanlığın içinde bir şey belirdi.Ve yavaşça Mustafa’ya yaklaştı.Mustafa korkunç bir sesle:
-Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah
Mustafa şöyle tekrar ediyordu:
-Kötü söz, kötü söz.
Mustafa’ya yaklaşan şey yok oldu.Ali uyandı.Ali korkunç bir sesle:
-Mustafa yaralı!Yücel!Şen!Müzeyyen!
Diğerleri uyandı.Mustafa’yı kaldırdılar ve öğlen yemeğini yedikleri kasabaya doğru koştular.

(Devam edecek)

No comments: