Monday, January 23, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 3

Mavi taş nerde?

Yücel asansörün kapısını açmaya çalıştı.Ama Yücel asansörün ara katta sıkıştığını anladı.Hemen asansördeki bir metali koparıp asansörün üst tabanına vurdu.Açmaya çalıştı.Bu sefer de metal asansörün yukarıdaki tabanına sıkıştı.Asansör sallanmaya başladı.Yücel geri geri gitti.Daha sonra sıkışmış metale doğru atladı ve metali itti.Asansörün yukarıdaki tabanı açıldı.Yücel de asansörün üstüne çıktı.Asansör aşağı düştü ve son anda Yücel yukarı atladı.Ve bir boruya tutundu.Üst kattaki yığıntı asansör kapısını yere düşürdü.
Yücel sonunda üst kata vardı.Ve 31. numaraya doğru koştu.Ama 31. numarada iki cesetten başka biri yoktu.O iki ceset de vampir kurbanlarıydı.
Yücel ufak bir ses duydu.Ses şöyle dedi:
-Buraya gel.
Hemen Yücel sesin olduğu yere gitti.Ve “buraya gel” diyen ses Müzeyyen’e aitti.Yücel:
-Benimle gel, birazcık tırmanma yapıcağız.
Ve hemen asansör tüneline gittiler.Boruların üstünden aşağı doğru Yücel inmeye başladı.Arkasından Müzeyyen de inmeye başladı.
En sonunda aşağı kata vardılar.Ve hemen hastanenin kapısına koştular.Şen heyecanla:
-Geldiler!Geldiler!
Q:
-Güzel, buradan gidelim.
Ve hemen kasabadan uzaklaştılar.Q ve Gül de gruba katıldı.
Ertesi sabah saat 09:27’de yola koyuldular.Şen Ali’nin bazen garip hissetmesini anlayıp Mustafa’ya şunu dedi:
-Mustafa ben Ali’nin neden bazen garip hissettiğini anladım.
Mustafa:
-Neden?
Şen Mustafa’nın kulağına sessizce:
-Vampir yakında olunca onu hissediyor.
Mustafa merakla Ali’ye:
-Kendini nasıl hissediyorsun?
Ali cevap olarak:
-Birazcık garip, ama iyi gene de.
Mustafa Q’ya:
-Şu vampiri bizden uzaklaştıracak bir şey var mı?
Q başını kaşıyarak:
-Aslında var?
Müzeyyen merakla:
-Ben yanlış mı duydum?Vampirin bizden uzak durmasını sağlayan bir şey mi var?
Q:
-Evet var.Mavi Taş.
Mustafa:
-Peki bu Mavi Taş nerede?
Q gözlerini kısarak:
-Bunu bir yerde dinlenmeye başlayınca söylerim.
Saat 16:41.Mustafa ve arkadaşları Louiden şehrine giden yolda kamp kurmak için etraflarına bakınıyorlardı.Aynı zaman da onları başka birisi daha izliyordu.Şen ve Müzeyyen ormanın derinliklerine bakıyordu.Ali uykusu gelmiş ve kızmış şekilde:
-İşte şurada bir yer var.
Mustafa hemen Ali’nin gösterdiği yere baktı.Mustafa:
-Burası uygun.
Müzeyyen:
-Tamam beyler ben ve Gül yiyecek toplamaya gidiceğiz.
Şen çantasından bir kutu çıkarıp etrafına bakınıyordu.Q da çantasından bir alet çıkarıp onla bir şeyler yapıyordu.Mustafa Şen’e:
-Ne yapıyorsun Şen?
Şen elindeki kutuyu kaldırarak:
-Madem değişik yerlere gideceğiz o zaman değişik bitkiler toplayayım.
Mustafa geriye baktı.Yücel koşarak Mustafa’nın yanına geldi ve ona:
-Hava galiba yağmurlu olacak.Baksana.
Mustafa havaya bakarak:
-Galiba haklısın.
Gerçekten de hava bulutlanmaya başlamıştı.Mustafa Q’yu alarak yaprak kesmeye gittiler.Yücel çantasını karıştırıyordu.Şen Yücel’i çizgi roman hikayesiyle tekrar tehdit etti.Ona:
-Yücel çizgi roman aldığını söyleyim mi?
Yücel kızgınlıkla:
-Aaaa yine mi?
Şen gülerek:
-Bana iyi davran yoksa söylerim.
Yücel kendini sakinleştirmeye çalışarak:
-Tamam.
Müzeyyen, Gül, Mustafa ve Q en sonunda döndüler.Ve yapraklardan sağlam bir kamp yaptılar.Mustafa Q’ya:
-Peki bu Mavi Taş nerde?
Q çantasından bir harita çıkararak:
-Haritaya göre üç şehir arası, bir ormanda, bir mağaranın içinde, Güneş Heykelinin üzerinde.Bu üç şehrin adları Paperds, Carso ve Dockteerbly.Bize en yakın olanı Carso.
Mustafa:
-Hım, bize yeni bir görev düştü desene.
Bu sırada Ali'nin içi daha da garipleşiyordu.
Ertesi sabah grup Carso şehrinin yolunu tuttu.İlk yemeklerini Louiden şehrinde yediler.Daha sonra yollarına devam ettiler.Şen yeni topladığı bitkilere seviniyordu.Yücel Mustafa’yla konuşuyordu.Q yok olan kasabayı düşünüyordu.Gül ise Müzeyyen’e bir şeyler gösteriyordu.Ali yeni bir espri düşünüyordu.İlk çıkan tabelada “Carso 8943m Dockteerbly 10034m Papedrs 55798m” yazıyordu.
Yollarına devam eden grup 3 saat sonra yine bir tabelayla karşılaştılar.Tabelada “Carso’ya hoş geldiniz” yazıyordu.
Geceyi bir otelde geçirdiler.Ali Gül’e:
-Bak şunu dinle.İki çift kaç eder?
Gül sıkılmış vaziyette:
-Kaç eder?
Ali gülerek:
-Bir eder, ha ha haa.
Yücel yine gizlice çizgi roman okuyordu.Derken herkes uyuya kaldı.
Ertesi sabah Mavi Taş’ın olduğu ormana doğru Şen, Mustafa, Ali ve Q gitmişti.Yücel otelde Müzeyyen’e:
-Niye beni almadılar?
Müzeyyen buna cevap veremedi.
Mustafa, Q, Ali ve Şen ormanın yolunu tuttular.Mustafa Q’ya merakla:
-Şu ormanın adı ne?
Q Mustafa’ya bakarak:
-İki ismi var.Biri Shadow Trees.Diğeri ise Mavi Orman.İkinci adını Mavi Taş’tan alıyor.
Bir süre yürüdüler.Yolda grubun hiç görmediği bitkiler ve hayvanlar vardı.Benekli bir ayı zararsız, yer elması, bembeyaz bir tüylü hayvan, ve rengarenk bir hamam böceği.Q ilerdeki kayalığı işaret ederek:
-Şuradaki kayalık sahte.
Ve hemen kayalığa koştular.Kendilerini yeri kumluk bir mağarada buldular.Karşılarına dev bir heykel çıktı.Q:
-İşte burası.Tepesine bakın.
Göz kamaştıran bir masmavi taş çıktı.İşte Mavi Taş’tı bu.Mustafa taşı almaya çalıştı ama dokunamadan geriye itildi.Q bir gözlük takarak:
-Tam tahmin ettiğim gibi.Elektronik bir kalkan var.Bu dünyada bu kalkan da tek bir delik açabilecek şey var.Oda Kar Buz Büyüsü adında her yeri beyaz, soğuk, donuk, suyla kaplı bir çiçek.Şen cebinden bir kutu çıkartarak:
-Yani bunun gibi mi?
Q heyecanla:
-Aynısı.
Mustafa:
-Şen üzgünüm ama o çiçekleri kullanmalıyız.
Şen birazcık üzülmüş şekilde:
-Biliyorum, alın.” diyerek kutuyu Q’ya uzattı.
Q çiçeği havaya kaldırıp heykele vurdu.Mustafa da Mavi Taş’ı aldı.
Ali delirdi, vampir ortaya çıktı.Vampir:
-İntikamımı intikamımı alıcam alıcam.
Mustafa hemen Mavi Taş’ı öne çıkardı vampir yok oldu.
(Devam edecek)

No comments: