Tuesday, August 29, 2006




Sarmısaklı Plajı

Kahvaltı için ilk önce Cunda adasının balık restoranlarıyla dolu bir köşesine gittik. Daha hiçbiri açılmamıştı. Kahvaltı edecek bir yer bulmaya Ayvalık’a gitmeye karar verdik. Ayvalık eski yerleşim yerlerini barındırıyordu. Aradığımız pansiyonu bulmamız çok uzun sürdü. Oradan oraya bakındık. Sonunda bulduğumuzda kahvaltı için uygun bir yer sorduk. Ve daha sonra kahvaltı yerine gittik.
Ardından pansiyona yerleştik. Bir mutfak, tuvalet, oturma odası (yatağı var), iki yatak odası ve teras. Bildiğimiz eski evler. Yerleştikten sonra hemen herkes cup yatak oldu (yani uyuduk).
Uyandığımızda saat 1 gibiydi.
Evet. Daha gelişimizin ilk günüyle yüzeceğimizi hiç sanmıyordum. Ama babam yüzmeye gidiceğiz dedi. Ve ben çok sevindim. Evet yola çıktık. Çok güzel ve kalabalık bir plaja gidiyoruz. Adı Sarmısaklı Plajı. İlk önce öğlen yemeği yedik. Ondan sonra plajın kalabalık olmayan bir bölgesini buluncaya kadar yada babam Atm bulana kadar tur attık.(Atm bankamatik işte) Sonunda babam bir yere park etti. Saat iki olduğundan güneş fazla rahatsız etmedi. İki şezlongun altına yerleştik. Ben hemen yüzmek istiyordum. Üstümü çıkardım.(Mayomu önceden pansiyonda giymiştim.) Ve güneş kremini sürdükten sonra denize doğru koştum. Ne yazık terliklerimi giymemiştim. Denize varınca denizi keşfetmeye başladım. Suda hiç canlı yok gibiydi. Annem ve babam önceden buraya gelmişti. Babam bana sen göremezsin ama burada bayağı balık vardır dedi (İleriki yazılarda ne kadar çok deniz canlısı olduğunu göreceksiniz). Evet akşam geldi. Gün batımını izlemek ve şeytanı görmek için yola çıktık.
(Gelecek yazı: Şeytanın Ayağı)

Monday, August 21, 2006

Şarkının sözleri burada

Alın hayrını görün. Sözleri söylemeye çalıştım. Çok komik oldu. Siz de söyleyin siz de gülün:)))

jatsu tsappari dikkari dallan
tittari tillan titstan dullaa,
dipidapi dallaa ruppati rupiran
kurikan kukka ja kirikan kuu.
ratsatsaa ja ripidabi dilla
beritstan dillan dellan doo.
a baribbattaa baribbariiba
ribiribi distan dellan doo.
ja barillas dillan deia dooa
daba daba daba daba daba duvja vuu.
baristal dillas dillan duu ba daga
daiga daida duu duu deiga dou.

Tuesday, August 15, 2006

Armağan

Size bir armağanım var: Bir şarkı ama Fince.






Tatilden döndüğümüzden beri abimle bunu dinliyoruz. Abimin dediğine göre internet dünyasında şu anda çok ünlüymüş bu şarkı. Herkes elinde pırasa bunu söylemeye çalışıyor ve çok komik oluyor. Söylemek isterseniz size sözlerini de yazarım belki.
Bir kitap önerisi ve tatile gidiş

Bu sıralar çocukluk öyküleri diye bir kitap okuyorum. Güzel bir kitap. Kitabı yazanlar (birçok kişi yazmış) çocukluk öykülerini kullanmış. Ben size öneririm. İçinde Frenk inciri ile ilgili bir hikaye vardı. Çoban hayalinde Frenk incirinin içinde sevgilisinin çıktığını görüyor. Anneme bu bitkinin nasıl bir şey olduğunu sordum (Kendisi bitki bilimci gibidir). Anlattı ama sonra tatilde görünce fotoğrafını çektik. O kadar dikenli ki içine birinin girmesi imkansız. Hayal işte. Bir de meyvesi var bu ağacın. Yemesi hoş.

Bu ay Ayvalık’a tatile gittik. İşte bunun için blogumu kaç gündür boş bıraktım :)) Akşam dokuz buçukta yola çıktık. İlk önce Pendik’ten feribota (eski feribot değil) bindik. Kırk beş dakika boyunca yolculuk ettik. Son yirmi dakikada dışarı çıktım. Dışarısı bayağı rüzgarlıydı. On beş dakika orada oturdum. Ve karayı görünce içimden kara göründü diye bağırdım.
Ve sonunda arabayla yine yol almaya başladık. Babamın iki gün uyanık kalabileceğini biliyordum. Ama annem uyanık kalsın diye gideceğimiz yerler hakkında konuşuyordu. Neyse. Babam yerine ben uyuya kalmıştım. Uyandığımda ilk mola yerine geldiğimizi fark ettim. Ulusoy’un dinlenme noktası. Daha açılalı on gün olmuştu. Dışarısı buz gibiydi. Ama neyse ki hemen içeri girdik. İçeride çok sinek vardı.(Bunu bir eleştiri olarak algılamayın) İçeride oturduk. Sıcak bir şeyler içtik. Ve marketine bakındık. Güzel kokulu parfümler vardı. Ve ayrıca zeytinyağlı sabunlar vardı. Gemi maketleri, camdan yapılmış heykelcikler, kum saatleri, tahta oyuncaklar, pratik kullanışlı aletler, aynalar ve kitap ile dergiler vardı. Ama eskiden olan sakızlardan (Mabel, belki biliyorsunuzdur) aldık. O sakıza bayılıyorum.Babam ve ağabeyim, annemle beni çok fazla beklettiği için biz bir yere oturduk. Ne garip bir olaydır ki onların bizi bulması çok uzun sürdü. Özellikle gözlerinin önündeyken :))
Evet yine yola çıktık ve ben yine uykuya daldım. Uyandığımda Cunda adasının yazlıklarla dolu bir yerinde buldum kendimi. Dışarı çıktığımda dalgalı bir deniz, gün doğumu (saat 6 ile 7 arasındaydı) ve birkaç yazlık gördüm.
(Devamı var)