Saturday, May 05, 2007


Doğu Turu - İkinci Gün
Sabah ilk olarak kahvaltı yaptıktan sonra Deyr-ül Zefaran’a gittik. İçinde birkaç eski kilise ve alt katında da Güneş Tapınağı vardı. Ayrıca burada bir rahip okulu da bulunuyor. Burası eskiden Süryanilerin önemli bir dini merkezi olarak biliniyormuş. Deyr-ül Zefaran’ın ismini yakınında yetişen safran bitkilerinden almış olabileceği düşünülüyor.

Sıradaki durak Kasımiye Medresesi. Burası dini bir okul. Bir Müslüman okulu. Duvarlarının kalın olması nedeniyle ısı yalıtımı iyi. Buranın ortasındaki havuz sayesinde gece yıldızlar izlenebiliyor, hatta haritası çizilebiliyormuş.

Şimdi Mardin sokaklarını gezme vakti. Mardin’in eski sokakları ve evleri taştan yapılmış. Mardin bir tepe üzerinde kurulmuş. Bu sayede hiçbir ev birbirinin güneşini engellemiyor.

Daha sonra Kırklar Kilisesi’ni geziyoruz. Ardından Hz. Muhammed’in olduğu Ulu Cami’yi geziyoruz.

Sıradaki durak Şanlıurfa. Yolda Mezopotamya’dan geçiyoruz.

Sonunda Şanlıurfa’ya varıyoruz. Hz. İbrahim’in 40 yıl çile çektiği çile kuyusunu, Hz. İbrahim’in annesinin yedi yıl yaşadığı ve Hz. İbrahim’in doğduğu mağarayı, Balıklı Göl’ü (Buranın tarihini sonra anlatacağım), Kapalıçarşı’yı, Kilimciler, Isotçular, Demirciler ve Bakırcılar çarşılarını göreceğiz.









Balıklı Gölün Tarihi; Hz. İbrahim, tek tanrı olduğuna inanıyordu, bu yüzden de putları kırmaya başladı. Buna çok öfkelenen kral, Hz. İbrahim’i Urfa Kalesi’nden aşağıdaki ateşe attırdı. Bunun üzerine Allah ateşe “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” dedi. Bunun üzerine ateş su, odunlar ise balık oldu. Balıkların kutsal olduğuna inanıldığı için onlara dokunulmuyor.

Akşam sıra gecesi var. Ama ilk önce otele yerleşiyoruz. Şanlıurfa’da insanlar nazik ve hoşgörülü. Yani burası çok güzel bir yer. Ayrıca buranın isotu ile kebabı ünlü!


Üçüncü Gün

Sabah erkenden kalkıp yola koyuluyoruz. Yönümüz Atatürk Barajı ve Adıyaman, yorucu bir gün olacak.

Atatürk Barajı’na gideceğiz. Burası GAP Projesi’ne destek sağlıyor. Güneydoğu, burası sayesinde yeşilleniyor. Fotoğraflar çekiyoruz. Sıradaki durak Nemrut Dağı.

Burada Kral Antiokos’un mezarını göreceğiz. Yolda geçerken Kral Antiokos ile Tanrı’nın el sıkışmasını gösteren anıta ve bazı ilginç yerlere de uğrayacağız. Yorucu bir tırmanıştan sonra heykelleri görüyoruz. Gün batımını bulutlu da olsa izliyoruz ve otele dönüyoruz.

Şanlıurfa’dan ayrıldıktan sonra söylemeyi unuttuğum bir gezi yapmıştık. Dünyanın ilk üniversitesi olan Harran’a gittik. Buranın eski evleri çok ama çok değişik bir yapıya sahip. Bu evler kubbeli evler. Burada ayrıca dünyanın ilk üniversitesinin kalıntılarını, Ulu Cami kalıntılarını, Höyük ve kaleyi görüyoruz.




Minibüsle giderken uçurumlardan geçtik. Nemrut Dağı’na çıkarken çok zorlu bir engelle karşılaştık. Çünkü yolda buz vardı ve ayaklarımız kayıyordu. Aşağısı da çok dikti ve uçurumdu. Annemle dikkatlice tırmandık.


Nemrut Dağı’ndaki heykellerle ilgili küçük bir bilgi. Kartal buradan Doğu’yu, aslan ise Batı’yı temsil ediyor. Ayrıca birçok heykel var.

Burada topluca resmi çektirdik. Komik bir şey oldu. Fotoğrafımızı bir Fransız çekti. Zavallı adam neye uğradığını şaşırdı, çünkü herkes Fransız’dan kendi makinasıyla fotoğraf çekmesini istedi. Grupta hemen hemen yirmi kişi vardı. Ama çok eğleniyor gibi görünüyordu. Bu herhalde onun için büyük bir eziyet oldu.








4 comments:

Anonymous said...

isotu ve kebabı ile ünlü demek... hmmm... küçükken lakabı isot olan biri için iyi seçim....

asliberry said...

Hasankeyfi baraj sularına teslim etmeden görebildiğin için ne kadar şanslısın.


Umarım ileride ben de Yaman'la böyle bir geziye çıkabilirim.


Deniz senin için Youtube'da Selçuk Alagöz'ün yorumuyla Malabadi Köprüsünü aradım bulamadım.

Ben de gene Selçuk Alagöz'den Bağ Bozumunu hediye edeyim dedim.

http://youtube.com/watch?v=fMzq03YCFnE

Biraz Türk Filmleri tadında.

Sevgiler

Anonymous said...

Aslı, ne iyi düşünmüşsün. Mutlaka git. Bizde nedense kendi ülkemizi tanımak en sona bırakılıyor. Söylendiğine göre o yöreye gelenlerin hemen hepsi dünyayı gezmiş insanlar. Sıra en son oraya gelmiş. Hakikaten de resimde gördüğün grup içinde Şili'yi bile gezmiş insanlar vardı. İnsanın başka ülkelerin/insanların değerlerini yerli yerine oturtabilmesi için kendi ülkesini varıyla yoğuyla (değerleriyle-değersizliğiyle) çok iyi tanıması gerekiyor. Bunu da bizde bol bulunan koşulsuz AB+ABD kültürü hayranlarına söylüyorum.

Sevgiler.

Deniz Kamcez said...

Önerdiğin şarkı için çok teşekkürler. Güzel bir şarkı.
İnsan fırsat buldukça ilginç yerleri gezmeli. Bizim gezimiz oldukça iyi ve heyecanlı geçti. Güneydoğu'nun çoğu yerini ve geçmişini öğrenmek çok güzeldi. Not: Yemeklerin çoğu biberli.

İyi günler