Tuesday, March 28, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 14

Sonic ve Doktor Eggman

Bir ay kısa sürede geçti. Bir ayı Sonik'i aramak ve otel aramak ile geçirdiler. Bir ay boyunca kaldıkları yer ise tren istasyonunun yanındaki eski koltukları koydukları yerdi. Ama ayın sonunda bir otel buldular. Grup otelin önünde biraz bekledi ve konuştular.

Ali:
- Sence ucuz mudur?
Q:
- Bakacağız.
Yücel sırtındaki çantalarla terleyerek:
- Şey, biraz ucuz olursa iyi olur.
Müzeyyen:
- Yahu şu çantaları diğerlerine ver. Belin kırılacak.
Gül telaşla:
- Evet.
Mustafa:
- Yücel şu iki bavulu bana ver.
Yücel kızararak:
- Ama ben, tamam al.
Q:
- Hadi içeri girelim.
Grup içeri girdi. İçerisi bir müze gibiydi. Otelin lobisi muhteşemdi. Tablolar ve heykellerle doluydu. Q, otel danışmanıyla konuşurken diğerleri de birbirleri arasında konuşuyordu. Osman bey:
- Güzel otelmiş.
Yücel:
- Harika.
Peter:
- Vay canına.
Jack:
- Olağanüstü.
Lapacı:
- Gerçekten. Kaptan çok harika bir yer.
Müzeyyen:
- Hm, burada kalmaktan hoşnut duyacağım. Ali sen ne düşünüyorsun?
Ali hipnotize olmuş bir şekilde:
- Yeni bir şaka.
Andy:
- Tam şakalık bir yer.
Ali:
- Bence de.
Müzeyyen kızgınlıkla:
- Ali! Tek bir şaka yaptığını göreyim. Seni boşarım.
Ali korkarak:
- Tamam.
Mustafa:
- Büyüleyici. 2. Şahıs, sence nasıl bir yer?
2. Şahıs:
- Güzel. Mustafa galiba istersek banyoları jakuzi gibi ayarlıyorlar.
Mustafa 2. Şahıs’a boş, boş baktı ve:
- Ah, ah, vah, vah.
Jack:
- Şuradaki yazı ne diyor?
Osman bey:
- Bakıyorum. Ha o diyor ki, yüksek sesle bağırmak yasak.
Ali:
- Bak ne diyor.
Müzeyyen utandı:
- Sen karışmasana.
Mustafa:
- Hadi Q! İşin çok uzun sürdü.
Gül:
- Origami yapmayı öğrenmek isteyen var mı?
Yücel:
- Ben Şen’i özledim.
Mustafa:
- Otele yerleşelim mektup yazarsın. Hem İngilizce öğrendiğini yazarsın.
Yücel:
- Evet! Ben İngilizce’yi söküyorum yavaş, yavaş. Mesela “Don't Panic”, panik yapmayın, demek.
Osman bey boş, boş bakarak:
- Tam öyle değil.
Yücel:
- Hmm...
Q:
- Anahtarlarınızı verecekler şimdi. Otelin haritasını da alın. dedi ve haritaları dağıttı “Ayrıca şehrin haritasını da alın. dedi ve şehrin haritasını da verdi “Şimdi burada katlar şuna göre dizilmiş. Birinci katta birden ona kadar var. İkinci katta on birden yirmiye kadar var. Üçüncü katta yirmi birden otuza kadar var. Dördüncü katta otuz birden kırka kadar, beşinci katta karşı binaya geçen bir köprü var. Ve o katta özel odalar var. Anladınız mı?
Q dışındakiler:
- Evet!
Q:
- Tamam. Ha bir şey söylemeyi unuttum. Normal odalar iki kişilik.
Lobideki adam bir anahtar getirdi.

Q:
- Bu Ali ve Müzeyyen için. Numarası 30.
Ali ve Müzeyyen yukarı çıktı. Lobideki adam üç anahtar daha verdi. Jack ve Lapacı aldı ve numarasına baktı. 8’di. Osman bey ve 2. Şahıs bir tane aldı. Numarası 31 idi. Jack, Lapacı, Osman bey ve 2. Şahıs bavullarını alıp yukarı çıktılar. Geriye kalan anahtarı da Peter ve Andy aldı.

Andy:
- 26 numara.
Peter:
- İyiymiş. diyerek bavullarını aldılar. Ve yukarı çıktılar. Geriye Mustafa, Q ve Gül kalmıştı. Lobici iki anahtarla geldi.

Q:
- Birini ben ve Gül alalım. Diğerini de sen.
Mustafa:
- Tamam.
Gül:
- Odanın numarası 2’ydi.
İkisi de bavullarını alıp gitti. Mustafa da ona kalan son anahtarın numarasına baktı. 39’du. Mustafa da kendi bavulunu alıp yukarı gitti. Bodrumda geniş çapta restoran vardı. Oteldeki üç asansörden en kötü görünenine bindi. Asansör 10 saniyede çıktı. Mustafa şaşkın kalmıştı. Odasına gitti ve en sonunda 39 numara kapıyı açtı. Orijinal resimlerle resimli kibritli bir odaydı bu.

Mustafa kendi kendine:
- Büyüleyici. dedi ve içeri girdi.
(devam edecek)

Friday, March 24, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 13
Şakacı Andy
Andy ve Danie temizlikçinin dolabını aramaya başladı. Derken Spider- man ortaya çıktı. Vampir ile kavgaya girişti. Hastanenin kuzeyinde (yani girişinde) Ali ve Müzeyyen vardı.
Ali:
- Peki şimdi ne yapacağız?
Müzeyyen:
- Ben diğerlerinin yanına gidiyorum.
Ali Müzeyyen’in kolundan tuttu:
- Tekrar seni kaybetme korkusu yaşamak istemiyorum. Ben vampirleri hissetmiyorum aslında. Ben senin ölmenden korkuyorum.
Müzeyyen cesaret verircesine:
- Merak etme, hiçbir şey olmayacak.
Ali Müzeyyen’in kolunu bıraktı. Müzeyyen hastanenin batısına gitti.
Ali kendi kendine:
- Neredesin Mustafa?
Spider- Man ve Jack bu sırada vampirlerle savaşıyordu. Lapacı da arkadan kaya gibi şeyler bulup atıyordu. Yücel ve Gül ise Osman beyi iyileştirmeye çalışıyordular. Birden pencere açıldı ve içeriye 2. Şahıs girdi. Yücel çok fazla şaşırmıştı. Onu New York'ta bıraktıklarını sanıyordu. Sanmakta da haksız sayılmazdı.
2. Şahıs:
- Merhabalar. Sizinle birlikte geldiğimi sanıyordum.
Gül:
- Doğru ya.
2. Şahıs:
- Neyse. Size yardım etmeye geldim. Q’nun sırrını çözdüm. Ve Osman beyin cebinden kitabı almalarını engelledim. Daha sonra gelip ben aldım. Siz gittikten sonra Osman bey kitabı buldu. Ve apar topar buraya geldi. Ama vampirler kitabın onda olduğunu biliyordu. Şimdi buraya da sonik bombalar koymamız gerekiyor ki, hiç böyle bir şey bulunmuyor burada. Neyse, vampirleri Q uzaklaştırdıktan sonra ben gelip kitabı aldım. Biraz karmaşık.
Yücel:
- Peki senin yanında. . .
Bir vampir Gül’ün üstüne atlamaya çalıştı ama Yücel onu engelledi.
Gül:
- Hayatımı kurtardın.
Vampir daha pes etmemişti. Gül’ün kanını içmek istiyordu. Yücel vampire yumruk, tekme saldırdı. 2. Şahıs cebinden Mavi Taş'a benzeyen kırmızı bir taş çıkardı. Vampir yok oldu. Yücel yaralanmıştı.
Gül:
- Lütfen ölme Yücel!
2. Şahıs çok şaşırmıştı. Gül'ün göz yaşlarından bir zümrüt oluşuyordu.
2. Şahıs:
- Bu bir, Kaos Zümrüdü.
Mustafa ameliyatı bitmişti ama ameliyat odasında unutulmuştu. Mustafa yataktan kalktı. Hemen elbise bulup giyindi. Birden kapıda Q belirdi.
Q:
- Suçlu.
Mustafa:
- Ne suçlusu Q? Belki bir kaç hata yaptım ama bu odadaki tek suçlu sensin.
Q gözlerini kısarak:
- Düş görmeye devam et.
Mustafa kızarak:
- Q bu sen misin?
Q:
- Asıl sen misin? İlk önce onu söyle.
Mustafa:
- Q üzgünüm. Hepsi benim hatam yani şey, ben seni seviyorum!
Q şaşkın halde ve içine sıcak bir duygu girerek:
- Ama nasıl? Özür dilerim, söylediklerim için.
Mustafa:
- Haydi diğerlerine yardıma gidelim. dedi ve imkansız bir şey oldu. Kalp şeklinde bir kristal. Q:
- Bu kristal, bu kristal. Mavi Taş bu.
Mustafa:
- Mavi Taş’mı?
Q:
- Evet. Biz birbirimize aşık olunca Mavi Taş güçlendi. Ve bu sadece Mavi Taş için değil. Bütün Mavi Taş’a benzeyen şeyler için geçerli. Mustafa:
- Yani romantik etki olunca şayet bu taşlar bu romantik ilişkiye yakın olursa tepki verip güçleniyor.
Q:
- Aynen.
Mustafa kristali alıp Q ile hastanenin doğu tarafına gitti. Vampirler onları yakaladı.
Mustafa ve Q:
- Mavi kristal gücü!
Vampirler insana dönüştü. Ve bir ışın açıldı. Bu ışına her yaklaşan vampir insan oluyordu. Andy ve Danie ise ışını görüp vampirleri oraya çekti. Ve tüm vampirler insana dönüştü. Işın tüm hastaneyi kapladı ve tüm ölen insanlar tekrar canlandı. İki ay sonra mayıs ayının 11'inde saat 8:20’de Andy gruba katıldı.
2. Şahıs:
- Gazetede okudum, (herkes dinlemeye başladı. Jack hariç) şu kaos zümrütleriyle Sonik adında son süratle giden bir formüle arabasını bile geçebilen bir kirpi olan Sonik(2. Şahıs hep böyle anlamsız konuşur. Bu arada Jack dinlemeye başladı) kaos zümrütlerinden tam dört tane toplamış. Ve ülkeyi tehdit eden doktor Eggman'de de bir tane varmış. Bizde iki tane var. Ve eğer vampirleri yok etmek istiyorsanız yedi kaos zümrüdünü ele geçirmeliyiz. dedi ve zeytinlerden birini ağzına attı.
Mustafa:
- Ve beş romantik ilişki bulmalıyız.
Kapı çalındı.
Andy:
- Ben bakarım.
Kapıya baktı. Kapıyı çalan Andy'nin sevgilisi Lori idi. Lori:
- Merhaba Andy. Ben Washington’a gittiğimi söylemek için uğramıştım. Neyse hoşça kal.
Andy:
- Ama ben. . . dedi. Andy’nin hayalleri yıkılmıştı. Arkadan Mustafa:
- Üzülme evlat. Bizde Washington’a gidiyoruz.
(devam edecek)

Thursday, March 09, 2006



RoboDeno Hulahoop gezegeninde garip
bir yaratığı inceliyor -- resimlerin üzerine tıklarsan büyük görünür


Geçen yaz bir değirmen görmüştüm
Datça yolunda, yanına da dedemi
koydum gitti

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 12


Vampirlere şaka


Arayan Osman beydi:
- Mustafa hangi cehennemdesin. Grup arasında kavga çıkmış. Ve ayrıca kitabı buldum. Aynı zamanda yolda beş vampir vardı! Kendimi zor kurtardım. Ve hep senin suçun.
Mustafa bayıldı. East Gackle kuşatma altındaydı. Grup arasında savaş vardı. Ve hepsi kendisinin suçuydu. Artık East Gackle diye bir yer kalmamıştı. Mustafa gözünü açtığında hastanedeydi. Durumu ciddi değildi. Ama yandaki vampir kurbanlarının durumu ciddiydi. Tıpkı Kuduz Sansar’da olduğu gibi arada bir “Ah” diyorlardı. Hemen grubu bulması gerekiyordu. Ama hiç bir şey yapamıyordu. Mustafa ağlamaya başladı.
Kendi kendine:
- Hepsi benim suçum.
Yanındaki yaşlı adam:
- Üzülme evlat.
Bu sırada Andy arkadaşı Danie’yi aradı. Andy ciddi, ciddi:
- Bu vampirleri şaka yollu durdurmalıyız.
Yanıt olarak:
- Ama Andy vampirler bizi öldürür.
Andy:
- Ama onları durduramasak da bizi öldürecekler.
Danie:
- O zaman pizzacıda buluşalım. Saat 23:05’de.
Andy:
- Oldu ortak. Herhalde bu vampirler uyuyordur.
Ve o gece saat 22:32’de evden çıkıp gizlice pizzacıya gitti. Aradan yarım saat geçti. Yücel diğerlerini kaybetmişti. Yücel bir tabela gördü. Tabelada “Pizzacıya gider” yazıyordu. Yücel hemen tabelanın gösterdiği yere gitti. Andy ve Danie pizzacıya tam zamanında vardılar. Ki vampirler onları yakalamışlardı.
Danie:
- Neden ben?
Bir vampir onlara yaklaştı. Ve arkadan Yücel çıkıp vampire tekme attı. Başka bir vampir ise ona yumruk attı. Birden bir şakırdama sesi duyuldu. Yücel gözlerini açtı ve baktı. Bu Q idi.
Q:
- Ne kadar yardıma muhtaç olduğunu biliyorum. Ama başka zamanlarda hep düşman olacağız. diyerek Mavi Taşı çıkardı. Vampirler yok oldu. Q da hemen yok oldu. Bütün olanlar Yücel'e garip geliyordu. Q ile düşmandılar. Ama o kendisini kurtarmıştı. Andy ve Danie kaçmaya çalışırken ortalık insan dolmuştu. Andy:
- Danie hemen kaçalım. Diyerek kaçmaya başladılar. Yücel onları kovalamaya başladı. Andy’i yakaladı. Ve:
- Şimdi, ben senin burada her şeyi bildiğini biliyorum. Şimdi Mustafa nerede?
Andy:
- Tamam, her şeyi açıklayacağım. Beni takip et.
Yücel onu bıraktı. Yücel:
- Bak söz verdin.
Andy:
- Tamam. diyerek koşmaya başladı. Yücel de onu takip etti. İki saat sonra Osman beyde bir vampir kurbanı oldu. Haberi alan Lapacı hemen hastaneye gitti. Gül ise Danie'yi buldu. Gül:
- Sen ne yapıyorsun bu saatte?
Danie:
- Ne yapmışım ki?
Gül:
- Şimdi güzelce eve götürüyim, orada konuşuruz.
Danie:
- Tamam. dedi ve Gül’e tekme atıp kaçtı. Müzeyyen, Ali, Jack ve Peter kiralık bir ev buldular. Peter:
- İyi ki İngilizce biliyorum. Yoksa hiç bir şey yapamazdınız.
Jack gözlerini kısarak:
- Yok ya. Gösteriş budalası ne olacak.
Peter:
- Ne dedin sen.
Ali:
- Beyninin içeriği ile ilgili bir şey söyledi.
Müzeyyen:
- Durun telefon çalıyor. diyerek cep telefonunu açtı. Telefona Gül çıktı. Müzeyyen sinirle:
- Ne var?!
Gül:
- Osman bey, Osman beyi bir vampir ısırmış. Ve Q’da ortalarda yok. Size haber veriyim dedim. Alo! ?Alo! ?Müzeyyen orada mısın?
Müzeyyen elinden cep telefonunu düşürdü. Ali:
- Ne oldu?
Müzeyyen:
- Osman beyi vampir ısırmış.
Müzeyyen dışındaki herkes:
- Ne!!!!!!!????
Peter:
- Kaldırdıkları hastane nerede?
Müzeyyen:
- Cüce sokağı, East caddesi.
Ali telaşla:
- Gidelim o zaman. dedi ve Müzeyyen:
- Ama Q ortalarda yok ki.
Jack:
- Yinede hastaneye gidelim.
Ve hastaneye koştular. Mustafa yanındaki yaşlı adamla o kadar çok konuşmuştu ki zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti. Mustafa gülerek:
- İşte buraya kadar geldim.
Yaşlı adam:
- Güzel bir hikayeymiş.
Kapıdan içeriye bir doktor geldi. Doktor:
- (İngilizce konuşma)
Mustafa yaşlı adama:
- Ne dedi?
Yaşlı adam:
- Q adında bir doktor bu civarlardaymış. Belki hastaneye gelirmiş.
Mustafa:
- Tamam, teşekkürler.
Yaşlı adam:
- Bir şey değil.
Mustafa Q’ya rastlamamak için her şeyi yapabilirdi. Birden aklına bir fikir geldi. Yaşlı adam yemek olarak soya eti istemişti. Gelince bıçağı alıp kendini yaralıycaktı. Gül ise hastanenin kan alma bölümünde Osman beye yardım ediyordu. Gül:
- Niye böyle olduk ki?
Danie de hastanedeydi. Koridorda bekliyordu. Yücel ve Andy koşarak koridordan geçti. Danie arkalarından:
- Hey Andy.
Andy durdu. Ve:
- Aaa Danie buradasın demek.
Yücel hemen hastanenin kan alma bölümüne daldı. Yücel heyecanla:
- Osman bey!
Gül:
- Şşşşt, onu uyandıracaksın.
Yücel Gül’e yardım etmeye başladı. Andy ve Danie koridorda yürüyüş yaparken arkadan doktorlar:
- Stand back!” diyorlardı. Arkalarında bir de sedye vardı. Andy:
- Garip, ben hiç ambulans sesi duymadım.
Doktorlar ameliyat odasına doğru sedyeyle girdiler. Birden bir patlama duyuldu. Hastanenin doğusundan geliyordu. Andy:
- Danie yüzleşmemiz gereken vampirler var.


(Devam edecek)