Monday, December 11, 2006



Günlerdir hiçbir şey yazamadım. Nihat Amca, çok üzgünüm, gerçekten. Diğer haftalarda derslerden dolayı unuttum. Aralık ayı başladı. Yani resmi yada doğa kanunu gerekçesiyle soğuk havalar başlıyor. İlk öncelikle önceki yazımdaki sözü geç olsa da tutacağım. Geçen haftalardaki öğretmenler gününü hatırlıyoruz. Başlangıç olarak tüm öğretmenlerimizin “Öğretmenler Günü”’nü kutlarım. Ve öğretmenlerim için şu yazıyı yazdım.

Canım Öğretmenim

Öğretmenim, canım öğretmenim. Bana her şeyi öğreten öğretmenim. Siz bana bilgi verdiniz, ben emeğimi verdim. Siz bana rehber oldunuz, ben sizi takip ettim.
Yolun sonuna geldiğimizde ben teşekkür edeceğim, siz yola başka öğrencilerle devam edeceksiniz. Onlar da size teşekkür edecek ilerde.
İlerde göreceksiniz öğrencilerinizin nerede olduğunu. Belki onları hatırlamayacaksınız, unutacaksınız, ama biz sizi hatırlayacağız. Bizi çukurdan çıkarıp yükseklere taşıdınız, canım öğretmenim.
Bize bilgi ışığını öğrettiniz, biz öğrendik. Hepimiz size teşekkür ediyoruz, canım öğretmenim!

Kağıtta daha uzun gibi görünüyor aslında (kafiye yapamadığımı biliyorum).(Hala bana ne! diyen vardır, bilmez olur muyum)
Aslında bu bir komposizyon kağıdı. Bu yazıyı ben kafamdan türettim. Hey, biliyor musunuz, ben bu yazıyı yazarken, yarınki ara karne telaşını yaşıyorum.

*****


Düşündüm de ben bütün haftaları telafi edeyim. Bu yüzden bu yazı ve önceki yazı dahil dört yazı yazayım. O haftalarda geçen olayları falan filan. Şimdi geldik ikinci haftaya. Ben futbolda iyi olduğumu sanmıyordum. Ben bu yazıyı futbol sevenler için yazıyorum. (Futbolu kim sevmez ki!) Tamam ilgilenmeyebilirsiniz. O zaman kültürle ilgili şeyler de yazarım. Ama şimdi konumuz futbol. Bir Salı günü. Sabah uyanmışız ve ilk iki ders beden eğitimi. Bence sakıncası yok. Hele 2. ders futbol oynuyorsak. Beden eğitimi derslerini biliriz. Koşu, jimnastik hareketleri gibi şeyler vardır. Belki en sevdiğimiz, belki en sevmediğimiz, belki de bir zaman sevdiğimiz başka bir zaman sevmediğimiz bir derstir. Konumuza geri dönelim. Biz 1. ders yukarıda bahsettiğim şeyleri yaptık. Asıl heyecan verici olan 2. ders bize üç aktivite verilmesi ve onlardan birini seçmekti. Basketbol, futbol ve voleybol. Hepimizin sevdiği sporlar. Büyükler ve küçükler, size sesleniyorum. Hepiniz bunlardan en az birini biliyorsunuzdur. Küçüklerin eğlenceleri, büyüklerin anısı olan bu oyunlar sizin hayatınızı kapsar. Bu yazıyı yazmamın nedenlerinden biri de bu. Neredeyse herkes bu oyunlardan oynayabilir. Bu yazıyı yazmamın diğer bir nedeni ise “Ben bu oyunu oynayamam. Benim yeteneğim yok.” diyenler için. Ben de oynayamam sanıyordum. Aslında herkesin içinde bir cevher vardır. Sadece bu cevheri doğru yerde kullanmak ve geliştirmek gerekiyor. Bende o Salı, o cevheri, o derste buldum. Evet o hafta bunu demem gerekiyordu.

4 comments:

Anonymous said...

Merhaba Deniz,
Bu güzel anlatıya ilk yorumu ben yazdığım için keyifliyim. Bu yorumu görünce senin de zannederim sen de biraz keyifleneceksin; çünkü taa uzaklarda bir yerde, Datça'da 75 yaşında, yazılarını okuyan bir arkadaşın var. Yazamadığın zamanlarda hep açıp baktım bloğuna.
Benim torunum, Anılcan'da aşağı yukaru senin yaşında olmalı. MEF de 8.nci sınıfa gidiyor. O basket oynamaktan futbola zaman bulamıyor. Dersler bir yandan, basket bir yandan çocuğun futbola zamanı yok. Ama herkes hoşlandığı bir sporu yapacağına göre... Anılcan da Basketi seçmiş. Resmini koyman çok iyi olmuş. Şimdi daha iyi tanıdık seni.
Önünde uzanan uzun yılları çok sağlıklı, başarılı ve mutlu yaşamanı dilerim. Yolun açık olsun, Deniz. Datça'ya gelirseniz tatile, bekleriz...

Deniz Kamcez said...

Merhaba Nihat Amca,
Yorum yazmanıza çok seviniyorum.Çok teşekkür ederim. Ben 6.ncı sınıfa gidiyorum. Anılcan'la tanışırız belki bakarsınız.O da İstanbul'daysa. Sizi özlüyor mu? Ben dedemi ve büyükbabamı sık sık görebiliyorum. Datça'ya iki yıl önce gelmiştik. Çok güzeldi. Eski köye ve denize gittik. Oraların çok temiz bir doğası var. Torununuza ve size selamlar.

Meltem said...

Deniz'ciğim yazılarını ben de zevkle okuyorum. Umarım yazmaya hep devam edersin hiç bırakmazsın. Çünkü bir bırakınca insan o konuda kendini geliştirmeyi de bırakıyor. Ve günün birinde bir bakmışsın yazamaz olmuşsun benim gibi. Evet yazında çok güzel bir konuya değinmişsin. Hiç bir konuda önyargılı olmamak gerekiyor. Ben yapamam deyip de kenara çekilme. Kimin neler yapabileceği hiç belli olmaz. Bir bakmışsın daha ne cevherler var içinde.

Deniz Kamcez said...

Şebnem Abla,
Yazımı takip ettiğiniz için teşekkürler. Ve güzel düşünceleriniz için de. Yine beklerim.