Wednesday, June 14, 2006

BİR ADAMIN HİKAYESİ - 18

Kaçış Anı
Aniden gemilerden ve jetlerden ateş açıldı. Tanklarda iniş yapmak için hazırlanıyorlardı.
Mustafa:
- Atlamaya hazır olun.
Ali içi daha bir garip olmaya başlamıştı ki, hep birlikte suya atladılar. Tüm grup adaya doğru yüzdü. Adanın diğer tarafında bir giriş olduğunu fark ettiler.
Q:
- Durun! Bu giriş ya bir tuzaksa...
Ve birden silahlı iki robot geldi. Yücel birisinin üzerine atladı. Robot ve Yücel düştüler. Diğer robot ateş açtı. Hepsi farklı bir yöne kaçtı. Ali ve Spider-man de binaya doğru gitti. Q, Lapacı, Jack ve Mustafa binanın tam ters yönüne koştular. Geriye kalanlar ise adanın arkasına saklandı.
Ali koşarken:
- Sence ne zaman dururuz?
Spider-man:
- Pek uzun sürmeyecek. dedi ve bir ağ attı. Ali’yi bir koluyla tuttu ve diğer koluyla ağı tutup binanın bir çıkıntısına atladı.
Ali heyecanla sordu:
- Sen deli misin!?
Spider-man:
- İyi bir amacım vardı.
Osman bey koşarken:
- Şuradaki şeyi çıkarır mısın Andy?
Andy:
- Tabii ki. dedi ve oradaki kapağı çıkardı. Arkalarından Yücel geldi. Bacağı kanıyordu.
Gül telaşla:
- Yaralanmışsın!
Yücel sıkıntılı halde:
- Bir şey olmaz.
Osman bey oradaki bir boşluğu işaret ederek:
- Herkes bu deliğin içine girsin.
Osman bey hemen içine girdi. Daha sonra Yücel ve Gül girdi. Sonuncu da Andy ve Müzeyyen oldu. Bir koridorda yakalandılar.
Eggman:
- Onları bana getirin.
Diğerleri bir yerde durmuşlardı.
Mustafa nefes nefese:
- Ha hadi, ha, ilerleyelim ha-ha.
Q da nefes nefese:
- Ha haklısın ha.
Yine koşmaya başladılar. Q ve Mustafa bir dala takılıp düştüler. Diğerleri ise önden giderken yandaki kayalığın önü açıldı ve iki ip birden Jack ve Lapacı’yı kayalığın açılan ağzının içine çekti. Ondan sonrada kayalık kapandı. Mustafa dalga geçermişcesine:
- Hay aksi.
Q kızmaya başlayarak:
- Neden böyle dedin ha!
Mustafa kıs kıs gülerek:
- Yo ben onları bulmalıyız, demek istemiştim. Yani ben (Gülmeyi kesmişti) onları bulmalıyız demek istedim.
Q şüpheci şekilde:
- Öyle olsun. Şimdi şu kayayı kırmalıyız.
Mustafa kayaya baktı ve:
- Yücel olsaydı belki.
Binada patlamaların şiddeti artıyordu.
Q kayaya bakmayı kesip:
- Binaya girmenin bir yolunu bulmalıyız.
Mustafa “Evet” anlamında başını salladı.
Mustafa daha sonra:
- Belki Ali ve Spider-man binaya girmenin bir yolunu bulmuştur.
Q:
- O zaman gidip bakalım.
Mustafa yine “Evet” anlamında başını salladı. Mustafa bu sefer daha önce olmadığı kadar hızlıca koştu. Q zar zor yetişebiliyordu. Ali ve Spider-man hala binanın çıkıntılarından birindeydi.
Ali Spider-man’e:
- Duvar kırmak gibi bir amacımız var mı? Yoksa burada füzelerin bizi vurmasını mı bekleyeceğiz?
Spider-man yanıt olarak:
- Üzgünüm ama duvar çok sert ama binaya tırmanabilirim.
Ali sırıtarak:
- Peki ya ben!
Spider- man yukarıya bir ağ fırlatarak:
- Bilmiyorum tırmanabilir misin?
Ali hayal kırıklığına uğradı. Daha sonra:
- Beni neden yukarı çıkarmıyorsun?

Üçüncü kristal de bulunuyor
Spider-man tırmanmaya başlamıştı ve yanıt verememişti. Ali ağa tutundu ve tırmanmaya başladı.
Ali ağın sonuna kadar tırmanmıştı. Ve sabah oluyordu. Spider-man ortalıkta görülmüyordu. Ateş eden gemilere baktı. Bir uçak üzerinden kırmızı bir füze ateşlenmişti. Ali daha yakından bakmak için dürbününü çıkardı.
Eggman’in sesi:
- Spider yakala onu!
Ali elindeki dürbünü düşürdü ve aşağıya düştü. Bir şey onu yakaladı ve binanın arkasına götürdü. Spider-man binanın en üstünde bir antenin orada bir delik gördü ve içeri girdi.
Spider-man kendi kendine:
- Havalandırma deliği. Evraka! (İşte buldum demektir. )
Ne olduğunu anlamadan tava çöktü ve bir koridora düştü. Bina tam anlamıyla bir yıkıntıya dönüştü. Eggman ve iki silahlı robot ile binanın dibindeki gizli bir merkeze yakın bir depoda yürüyordu. Doktor Eggman böğürerek:
- Vokup çık dışarıya ve o Sonic denen kirpiye bir mesaj gönder.
Küçük bir robot olan Vokup:
- Peki Doktor Eggman.
Doktor Eggman iki silahlı robota:
- Siz de gidip o diğer üçünü bulun. Tahmin ettiğimden de çok sorun çıkaracaklar galiba.
İki robot hemen asansöre doğru gittiler. Niko adındaki bir robot:
- Efendim, Boko kontrolü aldı.
Eggman:
- Boş ver. Nasıl olsa bina çöküyor. Egg Fort 2 kalksın.
Niko:
- Peki doktor.
Doktor Eggman'in yüzünde pis bir gülüş belirdi. Bina çökmeye başlamıştı. Ada da aynı zamanda havaya doğru yükseldi.
Spider- man binanın boş bir alanından atladı. Bir ağ attı ve:
- Bunu kaçırmayacağım.
Adanın her tarafında silahlar çıkıyor, ateş açıyorlardı. Etraftaki tüm gemiler ve jetler yok oldu. Ada hızla Egg Fort 2’nin geldiği yere gitmeye başladı. Bu sırada adanın tüm toprakları yerine çelik zırhlar, büyük yıkıcı silahlar, küçük binalar, kafa, dört bacak, iki kol ve ortada büyük bir bina çıktı. Bu bina bir kafanın üstündeydi. On dakika sonra yine Washington’a vardılar. Geminin arkasındaki bir itici ateşlenince Spider-man’in ağı kopup aşağıya düşmeye başladı. Spider-man’in maskesi çıkıp gitmişti. Spider-man (Peter Parker) bir yere doğru ağını fırlattı. Ara sokaklardan birindeki çöp kutularının arasına düştü. Birden Spider-man’e tanıdık bir ses:
- Peter, bu sen misin?
Spider-man garip bir edayla:
- Mary Jane!” dedi ve sesin geldiği yere baktı. Kızıl saçlı bir kadın ona bakıyordu. Peter:
- Bu sensin. Ama nasıl oldu da buradasın?
Mary Jane:
- Burada bir gösterim vardı. Seni çok özledim.
Peter:
- Ben de öyle.
Yandaki çöp kutusundan bir şey parladı. Bu bir Kaos Zümrüdü idi. Ve üçüncü bağlantı da sonunda bulunmuştu. Bir ışın demeti hızla uzaklaşan gemiye gitti. Mary Jane ve Peter oldukları yerde yok oldular.
Ve gemiye ışınlandılar. Osman bey, Andy, Müzeyyen, Yücel ve Gül’ün hapis olduğu robotun bir yeri delindi ve bir ışık demeti Yücel ve Gül’ü de ışınladı. Geminin içinde bir yerde Mustafa ve Q’nun önünde kalp şeklindeki kristal belirdi.
Mustafa açgözlülükle:
- Valla ben bu kristali alırım, dedi ve kristali eliyle aldı.
Q şaşkınlıkla ve kızgınlıkla:
- Mustafa ne oluyor sana! Yetti bu kadarı artık, dedi ve kırbacını çıkardı.
Mustafa dalga geçermişçesine:
- Sana ne! Hatta sevgili olduğumuzdan bile emin değilim.
Q kırbacı yere düşürdü.
(maalesef devam edecek)

No comments: